Kuju bence alınan kişilerin hangi ünlülerini aldıklarınıda yazarsak daha iyi olur..Hem kimin hangi ünlüyü aldığını görürüz hemde kullanılan ünlüleri başkası almamış olur.. Adminler buraya hangi ünlüleri aldıklarını yazarlarsa iyi olur..İlk ben yazıyorum..
Ad-Soyad:Zoey Victoria Reese Yaş:25 Rpg deneyimi:Baya bi fazla Dönüşeceğim ünlüler:Vanessa Anne Hudgens,Billur Yazgan,Victoria Justice Rpg[20 Satır]:
Zoey,1 hafta önce Ryan'dan ayrılmıştı.Ne kadar da üzülmüştü.O gün de Noeldi.İlk kez tek başına Noeli kutlayacaktı.Ayağa kalktı.Perdeyi açtı.Bembeyaz karları ve neşeli çocukları gördü.Birden o gün aklına geldi:
1 HAFTA ÖNCE
Birden telefon çaldı.Arayan Ryan'dı.Heyecanla telefonu açtı:
-Selam Ryan,naber? -Saol Zoey,senden naber? -İyiyim saol,niye aradın aşkım bişey mi oldu yoksa? -Yooo,bişey olmadı.Aslında ....... oldu. -Peki ne oldu aşkım? -Bunu telefonda anlatamam buluşmamız lazım. -Tamam her zamanki Cafe'de 5 dk.ya oradayım aşkım.
Zoey hazırlanmıştı.Gitmeye hazırdı.Gitmişti ama orada 1 saat beklemesine rağmen Ryan gelmemişti.Telefonla onu aradı:
-Ryan nerdesin,niye gelmedin?! -Üzgünüm ama ..... -Ama ne Ryan?! -Ben senden ayrılmak istiyorum! -Ne?!?!Neden peki?? -Yapamayoruz,olmuyo,üzgünüm,beni affet ve bi daha arama.Çat!(telefon kapandı).
Belkide Ryan haklıydı.Gerçektende iyi anlaşamıyorlardı.Birbilerinin zıttılardı.Ve bunun içinde o da Ryan'dan vazgeçmişti.Onu defterinden silmişti...
Eleanora Charlize Préscy
Biçim Değiştirme Prof. & Hufflepuff Bina Sorumlusu
Ad-Soyad:Zoey Victoria Reese Yaş:25 Rpg deneyimi:Baya bi fazla Dönüşeceğim ünlüler:Vanessa Anne Hudgens,Billur Yazgan,Victoria Justice Rpg[20 Satır]:
Zoey,1 hafta önce Ryan'dan ayrılmıştı.Ne kadar da üzülmüştü.O gün de Noeldi.İlk kez tek başına Noeli kutlayacaktı.Ayağa kalktı.Perdeyi açtı.Bembeyaz karları ve neşeli çocukları gördü.Birden o gün aklına geldi:
1 HAFTA ÖNCE
Birden telefon çaldı.Arayan Ryan'dı.Heyecanla telefonu açtı:
-Selam Ryan,naber? -Saol Zoey,senden naber? -İyiyim saol,niye aradın aşkım bişey mi oldu yoksa? -Yooo,bişey olmadı.Aslında ....... oldu. -Peki ne oldu aşkım? -Bunu telefonda anlatamam buluşmamız lazım. -Tamam her zamanki Cafe'de 5 dk.ya oradayım aşkım.
Zoey hazırlanmıştı.Gitmeye hazırdı.Gitmişti ama orada 1 saat beklemesine rağmen Ryan gelmemişti.Telefonla onu aradı:
-Ryan nerdesin,niye gelmedin?! -Üzgünüm ama ..... -Ama ne Ryan?! -Ben senden ayrılmak istiyorum! -Ne?!?!Neden peki?? -Yapamayoruz,olmuyo,üzgünüm,beni affet ve bi daha arama.Çat!(telefon kapandı).
Belkide Ryan haklıydı.Gerçektende iyi anlaşamıyorlardı.Birbilerinin zıttılardı.Ve bunun içinde o da Ryan'dan vazgeçmişti.Onu defterinden silmişti.
İşte bu gün aklına gelmişti.Onunla ayrılalı 1 hafta olmuştu.Ona nasıl bir hata yaptığını anlatacaktı.İşte onu geri istemiyordu.Ama onun birazcık kıskanmasını istiyordu.Zaten Chase'den hoşlanıyordu.Bunu uzun bir yoldan öğrenmişti.Sevgilisi Rachél 'da gıcığın tekiydi neyse yarın işe koyulcaktı.Onunla öpüşecekti ki.İşi kesin olsun.
ERTESİ GÜN
Zoey hazırdı.Chase'e çıkma teklif edecekti.Çok güzel bir kıyafet giymiş.Süslenmiş,püslenmişti.Dışarı çıktı.Chase'i bulmuştu.Chase onun güzelliğine bakakalmıştı:
Sonrada konuşma başladı:
-Zoey,ha-ha-harika gözüküyosun.Neden böyle giyindin. -Lafı fazla uzatmıycam canım.Senden hoşlanıyorum. -N-ne?? -Tekrarlıyım.Sen-den hoş-la-nı-yo-rum. -Bende ama senin Ryan adında bi sevgili yok mu? -Şeytan görsün yüzünü neyse çıkcak mıyız,yoksa cevabın hayır mı?! -Tabikide evet. -İyi aşkım,o zaman,akşamki partiye gel sana bir sürprizim var Çünkü. -Nedir peki? -Sürpriz söylenmez.Hadi bayy aşkım.Muck(öpme sesi) -Görüşürüz hayatım.
Evet,en sonunda olmuştu.O partiye Ryanda o aptal sevgilisi Rachélla gelecekti.Akşam için hazırlanmaya koyuldu.
AKŞAM
Zoey hazırdı.Tam dışarı çıkmıştı ki.Chasele burun buruna geldi.
-Aşkım,göz kamaştırıyosun. -Saol tatlım hadi gidelim. -Tamam bitanem. -Hadiiii. -Tamamdır.
Amacına çok yakındı.Bi taşla iki kuş vuracaktı.Hem Hoşlandığı çocukla öpüşecekti.Hemde Ryan'dan intikamını alcaktı.İşte gelmişlerdi.Ryan ve Rachél hemen karşılarındaydılar.Chase:
-Eeee aşkım baan bi sürprizin vardı. -Birazdan tatlım,birazdan. -İyi,tamam o zaman.
En sonunda vakit gelmişti.Ryan onu izliyordu.Zoey:
-İşte aşkım sürpiz geliyor şimdi. -Ayyy çok heycanlandım,tamam hazırım.
İşte Zoey o anda Chasele öpüşmüştü:
Ryan ona şaşkın ve üzgün bir şekilde bakıyordu.Zoey:
-Eee,sürprizim nasılmış? -Muhteşem,hatta harika ve ötesi.Müthişsin. -Ehh öyleyimdir.
Ryanda o sırada Zoey ona bakarken Rachél'e:
-Aşkım seni öpebilir miyim,dedi. -Tabiiki. -Tamam,o zaman.
Zoey Ryan'a sinsice bakıyordu.Ryanda birden Rachél'ı öptü:
OUT:Bir resim daha buldum ama koyulmadı.Akşam olarak Rp yapıyodum.Ama lütfen kabul edin bu resmi:
Zoey,baya bir şaşırmıştı ve sinirlenmişti.Chase'e :
-Aşkım ben doyamadım seni bi daha öpcem,dedi ve öptü:
Ryan artık Zoey'i dahada kıskanmıştı.Ama onu tekrar kazanmak istiyordu,tekrar...
Misafir
Misafir
Bilgiler
Konu: Geri: Metamorfmagus Alımları C.tesi Kas. 29, 2008 9:29 am
Sonunda ders günü gelmişti. Ashlee profesorlüğe kabul edildiğinden beri bugünü bekliyordu. Dersin yani bugünün heyecanına kendisini yle bir kaptırmıştı ki farketmeden de olsa sınıfa bir saat erken gelmişti. Gelmişken sınıftanda çıkamıyordu bir türlü. Sınıfa göz gezdirerek,ağır ağır masasına doğru ilerledi. Elinde küçük bir el çantası vardı. El çantasını masaya bıraktı ve içinden bir kaç kağıt çıkarttı. Kağıtlara bakarak sandalyesine oturdu ve kağıtları incelemeye başladı. Bu kağıtlarda bu derste işleyiceği iksirler hakkında bazı bilgiler vardı. Bir veya iki kez kağıtları göz gezdirdikten sonra kağıtlarını masasına bıraktı ve yavaşça sınıfta gezmeye başladı. Sınıfın her yerini gezmişti,sanki onlarca saat geçmişti o sınıfı gezerken ama tekrar masasına dönüp saatine baktığında yanıldığını anladı. Daha sınıfa geleli 20 dakikacık olmuştu. Saate son kez baktı ve masasının 2-3 metre sağında ki dolabın yanına gitti. Dolap sınıfta en çok yer kaplayan eşyaydı. Hem eni hem boyu epey büyüktü. Ashlee zorlanarak dolabın kapağını açtı. Bir yıldır açılmadığından dolabın kapağı paslanmış olmalıydı.Neyse o da halledilirdi bir ara. Dolabın kapağını açınca dolaptaki eşyalara şöyle bir rastgele baktıktan sonra tekrar masadan kağıtları aldı. Elinde kağıtlarla dolabın önüne geldi ve kağıtta yazan malzemelerin hepsine tek tek bakmaya başladı. Neyseki hepsi burada fazlasıyla mevcuttu. Ashlee rahatlayarak masasına döndü ve sandalyesine oturup dersin başlamasını bekledi. Dersi beklerken zaman ne kadarda yavaş geçiyordu. Sanki biri hayatı ağır çekime almıştı. Ashlee derse az zaman kala asasını çıkarttı ve sınıfın kapısına doğrulttu. Sınıfın kapısı içe doğru açıldı. Kapının önünde zaten bir kaç öğrenci bekliyordu. Kapının açılmasıyla beraber kapıdaki öğrenciler içeri girdi. Öğrenciler sistemi bildiği için kendi yerlerine geçiyorlardı. Yani 5.sınıf ve üstü sağ taraftaki yerlere,4.sınıf ve altı sol taraftaki yerlere oturuyordu. Ashlee gülümseyerek öğrencilere baktı. Sınıf tamamen dolduğunda asasını tekrar kapıya tuttu ve kapıyı kapattı. Masasından sınıfa bir kez daha baktıktan sonra masadan destek alarak ayağa kalktı. Sınıfın tam karşısında bulunan tahtanın önüne geçti. Sınıfa sesini duyurabilmek için biraz yüksek sesle konuşmaya başladı.
"Evet...Sınıf dolduğuna göre dersimize başlayabiliriz. İlk olarak kendimi tanıtayım. Ben Ashlee Simpson. Sizin bu yıl ki ve umarım gelecek yıllardaki iksir profesorunuzum. Ben kendimi tanıttığıma göre dersime başlamadan önce sizde kendinizi tanıtabilirsiniz. Sanıyorum ki dersimize yeterince zamanımız kalır."dedi ve duraksadı. Sınıfa şöyle bir göz gezdirdikten sonra en önlerdeki bir çocuğu işaret ederek devam etti.
"Sanırım sen kendini tanıtmaktan başlayabilirsin. Tabii sonra da sırayla diğerleri kendini tanıtacak."
Ashlee bunları söyledikten sonra tekrar sandalyesine oturdu ve dikkatle öğrencilerin kendilerini tanıtmalarını izledi. Kendisini tanıtan öğrencilerden bazılarının soyisimlerini önceden duymuştu. Mesela Walker bunlardan sadece bir tanesiydi. Sınıfın tamamı kısa sürede kendisini tanıtmıştı. Öğrencilerin hepsi kendilerini çok hızlı tanıtıvermişlerdi. Ashlee burdan öğrencilerin çabucak derse geçmek istediklerini anladı. Sınıfa sessizlik hakim olunca Ashlee tekrar ayağa kalktı ve öğrencilerin arasında dolaşmaya başladı. Bir yandan dolaşıyor bir yandan da konuşuyordu.
"Herkez kendisini tanıttığına göre derse geçebiliriz. İlk olarak küçük sınıfların yapacağı iksiri anlatayım."dedi ve tahtaya doğru ilerledi. Tahtanın sol tarafına geçti ve tekrar konuşmaya başladı. O konuştukça iksirle ilgili bilgiler tahtada beriliyordu.
"Bu dersimizde sizin yapacağınız iksir Çıban İyileştirici İksir. İsmindende anlayabileceğiniz gibi çıbanı iyileştirmek için kullanılıyor. Bu iksiri yapmanız içni gerkeli olan malzemeler; kurutulmuş ısırgan otu, ezilmiş yılan dili, haşlanmış boynuzlu sümüklüböcek, kirpi dikeni. Bu malzemelerin hepsini sağ taraftaki dolaptan alabilirsiniz. Yalnız sizi bir konuda uyarmam gerek. Kirpi dikenini, kazanı ateşten aldıktan sonra koymalısınız. Eyer kazan ateşteyken eklerseniz bu iksir kazanı eritebilir ve sizde zarar görebilirsiniz. Eh sanırım bu kadar bilgi yeter. İksirini bitiren dolaptan bir cam şişe alsın ve iksirini ona doldursun. Cam şişeye koyan cam şişeleri masama koysun. Ben iksiri değerlendiririm. Ve size son olarak söyliyeceğim,eyer yardıma ihtiyacınız olursa beni yanınıza çağırmanız yeterli."
Ashlee sözünü bitirince derin bir soluk altı. Sözünü bitirmesiyle beraber sol taraftaki öğrencilerin hepsi ayaklanmış ve hareketlenmişti. Ashlee ayakta kimse kalmayınca sağ taraftaki öğrencilere döndü. İlk başta onlara öğreticeği iksirin ne olduğunu hatırlayamadı. Biraz heyecanlanmıştı heralde. Ama fazla süre geçmeden hatırladı. Büyüklere öğreteceği büyü çok daha önemliydi. Hem belkide onlar sayesinde stoğu dolacaktı. Ashlee bunu düşününce gülümsedi. Bütün öğrencilerin gözünün üstünde olduğunu anlayınca öksürerek boğazını temizledi ve konumaya başladı.
"Gelelim büyüklere. Çocuklar size öğreteceğim iksir çok daha önemli ve dikkat etmeniz gereken bir iksir. Size öğreteceğim iksirin ismi; Hakikat İksiri. Bu iksirin insanı gerçeği söylemeye zorlar. Eh bunu duyar duymaz bu iksiri Veritaserumla karıştırmayın sakın. Veritaserum hakikat iksirinden daha güçlü bir iksirdir. Ama onu size yaptıramam tabi ki... Bu iksiri kullanacağınız kişinin ağzına 2-3 damla damlatmanız yeterlidir. Damlalardan sonra hemen gerçekleri söylemeye başlarlar. Bu iksir daha önemli olmasına rağmen kolay bir iksirdir. Size gerekli olan tek malzeme Pirşakır Tüyleri. Bu tüyleride dolapta bulabilirsiniz. Sizde küçük arkadaşlarınız gibi cam şişeye doldurup bana getirin. Sakın iksirlerden kendinize ayırmayın çünkü öğrencilerin kullanması yasaktır..." dedi ve gülümsedi. Büyüklerde dolaba doğru ilerlemeye başlamıştı ama onlarda daha az kargaşa vardı. Ashlee ayakta durmaktan yorulmuştu biraz. Sandalyesine doğru ilerledi ve öğrencileri izlemeye başladı. Kazanlardan sürekli "poff" sesleri yükseliyordu. Bu seslerin çoğu hatta neredeyse hepsi iksirin iyi gittiğine işaretti. İksirler iyi gidiyordu fakat tabi ki yardım isteyenler oluyordu. Ashlee yardım isteyenlerin yanına tek tek gidip onlara yardım etti. Yardım isteyenler bitince tekrar masasına geçti. Masasına geçtikten biraz sonra, yani iksir yapmaya başlayalı 15 dakika olmuşken bazıları iksirlerini bitirmişlerdi bile. Ashlee bitirilen iksirleri tek tek inceledi ve başında bekleyen öğrencilere iksirlerle ilgili yorumlarda bulundu. Yarım saat sonra bütün iksirler bitmiş, Ashlee bütün iksirleri yorumlamıştı. Arada tabiki hatalı iksirler çıkıyordu. Ama çoğunluk olarak iksirler iyi yapılmıştı yani işe yarardı. Ashlee dersin tamamlandığına karar verince ayağa kalktı.
"Eh bu dersimiz bu kadar. Umarım dersimi beğenmişsinizdir. Yaptığınız iksirlere gelince, tabiki mükemmel olması beklenmiyor ama ortalama olarak iksirleriniz gayet iyi. Hepinizi kutluyorum. Şimdi çıkabilirsiniz." dedi. Öğrenciler hemen sınıfı boşalttılar. Ashlee'de iksirleri tek tek dolaba yerleştirdi. Yerleştirme işi tamamlanınca çantasını aldı ve sınıfı kapatıp dışarı çıktı.
Ad-Soyad: Dawnielle Constantine Yaş: 11 Rpg deneyimi: 2 yıl Rpg[20 Satır]: * Ahh! Lanet olası saat! Bugün de ötmedi! * Uykusuzluğun ve geç kalkmanın verdiği huzursuzlukla içinden saatine lanetler yağdırıyordu. Son günlerde nedense hiç çalmıyordu. Bu antika saatten ne beklenebilirdi ki? Tahta, değeri yüksek, oymalı bir guguklu saatti bu. 5 nesildir ailelerine ait olan bu saat, hala yepyeni gibi parıldıyordu. Manevi değeri maddi değeri kadar yüksekti. Kim bilir kaç büyücü ve cadı bu saatle uyanmıştı, zamanın hızla akıp gideceğini, bir gün bu saatin torunlarının torunlarına geçeceğini bilmeden. Şimdiyse onlardan geriye sadece bu saat kalmıştı. Çalışmıyordu bile. * Yarın belki de hiç bir şey kalmayacak * diye geçirdi içinden Dawn. Yarının neler getireceğini kim bilebilirdi ki?
Yatağında doğrulurak etrafa bakındı. Yatakhanede neredeyse kimse yoktu. En geç o uyanmıştı, antika saati sağolsun. Derse geç kalmış sayılmazdı, ama saniyelerini doğru kullanmalıydı. Çevik bir hareketle yataktan kalktı ve aynanın başına geçti. Solgun, mutsuz ve keyifsiz, donuk, gri bakışlı, kasvetli bir kıza bakıyordu. Aslında bu kız kendisiydi, ama normalde olduğu kızdan çok uzaktı. Musluğu açarak buz gibi soğuk suyu yüzüne çarptıktan sonra biraz daha kendine gelmişti. Saçlarını asası yardımıyla düzleştirdikten sonra geriye okul üniformasını giymek kalıyordu. Sol göğüs hizasında lacivert - bronz ipek ipliklerle işlenmiş Ravenclaw arması olan cüppesini, beyaz gömleği ve gri eteğinin üzerine giydi. Okul üniformasını hiç beğenmezdi aslında. Normal üniformalardan farklı kılan tek şey yerlere kadar uzanan bol cüppelerdi.
Çantasına, bir kaç tomar parşomen, bir mürekkep hokkası ve iki tüy kalem yerleştirdikten sonra fermuarını kapadı. Ortak Salon'da rastladığı tanıdıklarına selam verdikten sonra koşar adımlarla merdivenlerin başına geldi. Tam zamanında varmıştı, adımını atar atmaz merdiven sarsıntıyla harekete geçti. Bu sarsıntılı başlangıç Dawn için hiç de iyi olmamıştı, dengesini yüksek ölçüde kaybetmiş ve düşmenin eşiğinden dönmüştü. Kendini toparladıktan sonra etrafı izlemeye koyuldu. Merdiven her katta duruyordu. Ama okulun içi pek tenhaydı, genelde geç kalanlar koşuşturuyordu. 1. kata indiğindeyse koridorda kimsenin olmadığını gördü. Belli ki ders başlamıştı.
Koşuşturarak Karanlık Sanatlara Karşı Savunma dersliğini buldu. Kapı kapalıydı. Yavaşça kapıya vurduktan sonra içeri girdi. Hayır, henüz ders başlamamıştı. Ama Dawnille'in daha çantasını bir kenara asmasına kalmadan zil çaldı. Hemen bir sıraya oturmaya çalıştı - ama başını kaldırınca sıraların oturulamayacak halde olduklarını ve yerlerde beyaz, geniş yastıkların olduğunu gördü. * Profesör bir tür şaka mı yapıyor? * diye geçirdi içinden. Profesör yastıkların neden orada olduklarını anlatınca da hayranlık ve şaşkınlık karışımı bir ses tonuyla ` Vay be, ne yaratıcılık! ´ diye mırıldandı sadece kendinin duyacağı yükseklikte. Profesör uygulamayı öncelikle gösterecekti. " Miss Chapman " diye hitap ettiği Gryffindorlu, sarı saçlı bir kız profesörün yanına gitti. ` Sersemlet ! ´ Kız yastığa düştükten sonra sınıftan bir kaç kikirdeme sesi geldi. Bunlar kesinlikle 3. sınıf Slytherin öğrencileri olmalıydılar. Ancak profesör partnerlerini yastıklara isabet ettirmelerini söylerken özellikle onlara bakmıştı, bu kez utanan onlardı işte!
Kendisine bir partner bulmakta zorlanacaktı belki de. * Keşke Tina da alsaydı bu dersi, ne güzel eğlenirdik. * diye geçirdi içinden. En yakın arkadaşıyla neredeyse her dersleri ortaktı. Ancak Tina, Karanlık Sanatlara Karşı Savunma dersine zaman ayıramamıştı ne yazık ki. Bu tür dersler genelde partnerlerle, uygulamalı işlenirdi. Dawn da arkadaş çevresi oluşturmada pek de iyi sayılmazdı. Köşede duran güleryüzlü bir Gryffindor öğrencisi sırıtarak yanına geldi. ` Galiba partnerin yok, ha? ´ Dawn * Bu seni ilgilendirmez ! * diyecekti ama kendini frenledi. Sadece ` Evet, galiba! ´ diye homurdandı soğukça. ` O zaman benimle çalışmak ister misin? ´ Konuşmanın bu yönde gelişeceğini biliyordu. Her ne kadar kibirli görünen bu aptal Gryffindorlu kızla çalışmak istemese de sınıfta bir tek ikisinin kaldığını fark etti. * Haha! Seninle çalışmak mı? Dalga mı geçiyor bu kız? Bir aptallık yapmadığı sürece belki biraz katlanabilirim. Sadece not için... * Kızın sıcak tavırlarına ayak uydurmaya çalışarak, biraz daha kibar ve yumuşak bir ses tonuyla ` Tabii, teklifin için teşekkür ederim... ´ ` Dorothee. Takma isimlerden hoşlanmam, sadece Dorothee. Peki ya sen? ´ İçinden kahkahalarla gülmek geldi. Annesi ona küçükken Oz Büyücüsü masalını okumuştu ve o kitaptaki kahramanın adının aptalca olduğunu düşünüyordu. O günden beri bu ismi ne zaman duysa, yüksek sesle gülerdi. Ama ortam buna elverişli değildi. ` Ben de Dawn. Neyse, fazla uzatmadan uygulamaya geçelim. ´ Bu Dorothee denen kız cıvımadan önce tavırlarını biraz daha soğuklaştırdı. Son kalan yastıkların önüne geçtiler. Önce Dawn deneyecekti. Boğazını temizledi. Kararlı bir tavırla asasını Dorothee'ye doğrultarak ` SERSEMLET ! ´ diye haykırdı. Dawn o kadar hiddetle haykırmıştı ki, bırakın düşmeyi, kız resmen yastığa yapışmıştı. Tatminkar bir gülümseme yüzüne yayılırken sıra Dorothee'ye gelmişti. ` Ser- sem - haapşu! ´ Büyüsü bir vazoya isabet etmişti. Antika görünümlü vazo tuzla buz olunca kızın çilli yanakları pembeleşti. ` Neyse, tekrar dene. ´ diye mırıldandı Dawn. ` Sersemlet! ´ Bu kez büyü işe yaramış ve Dawn bembeyaz, kabarık yastığa gömülmüştü. ` Çözül! Tebrikler, Dawn. Çok iyiydin. ´ ` Yaa, evet, sen de. Her neyse, görüşürüz. ´
Çantasını aldıktan sonra, Dorothee'ye davrandığının aksine, gözleri ışıldayarak, gülümseyerek profesöre iyi günler diledi. Sonra en büyük ayrıntıyı atladığını hatırladı - kahvaltı! Annesinin okula gelmeden bavuluna tıkıştırdığı bir paket bisküviyi hatırladı. Kahvaltısını onlarla geçirmeyi planlıyordu. Zaten öğle yemeği de bir kaç ders sonraydı.
Konu: Geri: Metamorfmagus Alımları Ptsi Ara. 15, 2008 10:58 am
Ad-Soyad:Roxanne jessica archibald Yaş:21 Rpg deneyimi:1 yıl Rpg[20 Satır]:
Cafenin kapısı hafifçe aralandı. Jessica, usulca içeri süzüldü. Kimseyi rahatsız etmek istemez gibiydi. Aslında tek istediği fark edilmemekti. Bazen insanların dikkatini çekmek hoşuna gitmiyordu. Kafedekilere baktı meraklı gözlerle. Paris'e uzun zamandır gelmiyordu. Ve tabii bu kafeye de...Paris'te'de yaşıyordu yıllardır..
Masaların ortasındaki boş yere yürüdü. Kahverengi rugan ayakkabılarının topuklarıyla yere sertçe bastıkça, kafenin ahşap zemini hafif çatırdıyordu. Ses... ses çıkarmak istemiyordu oysa o! Görülmek, bilinmek... Fark etti zaten kimsenin umrunda değildi. Bu onu tatmin etmişti...
Camın önündeki küçük, iki kişilik masaya oturdu. Papatya desenli beyaz bir örtü serilmişti masaya. Gayet şık ve tatlıydı. İnsanın içini açan hoş bir dekoru vardı kafenin... Dirseğini masaya dayadı. Soğuktan ve bakımsızlıktan çatlayan ellerini birbirine kenetledi ve etrafı izlemeye başladı...
Herkesin derdi, sıkıntısı başkaydı. Kimseyi anlayamıyordu. Herşey saçma geliyordu ona bazı zamanlar. "Herşeyi mantığa dayandırmak mümkün değilmiş demek..." diye mırıldandı. Herşeyi çözebilmişti fakat insan içinden çıkılması imkânsız bir labirentti... Kendini bu düşünceden sıyırdı. Bencil olmak gerekliydi ara sıra, kararında...
Yanına yaklaşan garsona baktı. Bir kot pantolon, bir de üzeri "Cafe Malaeon" baskılı renkli bir t-shirt giymişti. İnsanların dış görünüşüne önem vermek huyu değildi aslında. Önemli olan davranışlardı... Gerisi boş ve gereksiz ayrıntılardan ibaretti... "Ben bir fincan kahve istiyorum... Az şekerli olursa memnun olurum!" dedi akıcı ve kulağa hoş gelen İngiliz şivesiyle. Garson 'hay hay' deyip kahveyi almaya giderken, Jessica' da okyanus mavisi gözlerini masanın kenarındaki küçük pencereye çevirdi. Pencerenin fıstık yeşili perdesi kafeye ayrı bir hoşluk katıyordu. Burası ne kadar da şirin bir mekândı... Garson üzeri renkli şekillerle süslü fincana koyduğu kahveyi kibarca masaya bırakıp uzaklaştı. Jessica, dışarıyı izlemeye dalmış, kendini kafeden soyutlamışken; fincanın çıkardığı sesle irkilerek önüne döndü.
Teşekkür etmek için gülümseyerek başını kaldırdığında garsonun yerinde yeller esiyordu. Kadın çoktan kasanın yanındaki satış tezgâhına varmıştı bile... "Bir kere de kibarlık yapmasam..." diye söylendi. En ufak bir ayrıntı onu huzursuz etmeye yetiyordu. Bu lanet olası aşırı mükemmelliyetçiliği ona zarar veriyordu, içten içe...
Fincanı kulpundan sıkıca kavradı. Göz hizasına kaldırıp desenlerine baktı. Kafe gibi fincan da şirindi... Kahveden bir yudum aldı. Sıcaktı, dilini damağına değdirdi. Fincanı tekrar usulca masaya koydu. Etrafına bir süre bakınıp bekledi... Bir süre sonra "Artık soğumuştur herhalde.." diye mırıldanarak kahvesinden bir yudum daha aldı. Tahmininde yanılmamıştı. Kahvesi tam isteği sıcaklıktaydı. Kahvesini yudum yudum, tadını alarak içti. Ağzına acı bir tat geliyordu. Kahvenin dibi acıydı. Fincanı masaya bıraktı.
Masadaki peçeteliğin arasındaki menü kartonunu yeni fark etmişti. "Neler varmış bakalım..." diyerek bakındı. Kahveden sonra canı birşey çekmiyordu. Dikkati dağınıktı bugünlerde. Kahvenin fiyatına baktı. Menüyü fincanın yanına bıraktıktan sonra sandalyeye astığı çantasını karıştırdı. Cüzdanını çıkardı, içinden aldığı galleonları masaya bıraktı. Hesabı da ödediğine göre artık gidebilirdi.
Bu şirin mekâna Hogwarts açılmadan bir daha gelebilmek tek isteğiydi.. Cüzdanı çantasına sokuşturduktan sonra çantayı koluna taktı. Etrafa saf gülücükler saçarak kafeyi terk etti... Bugün mutluydu ve hiçbir şey bu mutluluğu zedelesin istemiyordu!..
Lisa Angel Préscy
Müdire & Slytherin Bina Sorumlusu & KSKS Prof.
Bilgiler
Konu: Geri: Metamorfmagus Alımları Ptsi Ara. 15, 2008 11:14 am