Ad&Soyad:Louisa kathleen Silent Black Neden:Bütün sitelerde bakanlıktayım ve ayminayı tanımaktayım siteyide sevdim bakan olmak isterim İstediği bölüm:Sihir Bakaniçesi(bakanı) Rpg:
Louisa sabahın ilk ışıklarında uyanmıştı.Yanı boştu yine ağlamamak için kendini zor tutuyordu aklına hep o hyaır dediği lanetli gün geliyordu.Stresini atabileceği tek bir yer biliyordu.Kuytu Patika... Sabahın hafifçe esen rüzgarının sesi kullaklarına geldi ve dolabı açtı.Siyah altın sarısı çizgileri bulunan eşofmanlarını aldı.Ve üstüne değiştirdi.Asasını bırakmayı düşündü ama her ne olursa olsun kuytu patika pek tekin bir yer sayımazdı.Asasını aldı ve oraya cisimlendi.Şimdi patikanın esen rüzgarı tattlı tatlı yüzüne vuruyordu.Yürümeye başladı bu eski,tüm taraflardan büyücülerin geldiği,eski ve kurumuş yaşlı ağaçların bulunduğu patikada ağır adımlarla ilerliyordu.
Bir çağırma büyüsü ile evinden kemanını çağırdı.Buckbeak's Flight şarkısının flütle çalındığı kısmı çalmaya başladı kemanıyla bir süre daha çaldı bu eski kütüğün üsütnde.Sonra ayağa kalktı.Keman elinde biraz yürüyüş yaptı ama yavaş adımlarla..Bir süre yürüdükten sonra
"Keşke birileri olsa..."diye bir ses duydu ve arkasını döndü bu jEAN di.
Ona doğru döndü
"Ben varımm.."
"Günaydın canımcım.Seninde mi canın sıkıldı?"demişti Jean ve içenlikle gülümseyim birbirlerine sarılmışlardı uzun zamandır görüşmemeşlerdi. "Evet canım çok sıkıldı anıların olmadığıtek yer burası bilirsin "demişti ve hafiften gözleri dolmuştu bu arada Jean çalılıkların arasındaki küçük bir fareye nişan almıştı ve ""Adava Kedavra!"diye bağırdı ayağa kalkmış olan fare lanetle beaber hafif çiğ yağmış,beyazımsı çimlerin üzerine düştü.Ve öteki tarafa uçmuştu yani ölmüştü.Jean farelerden nefret ederdi bu duruma gülüştü iki ölüm yiyene uzun süre sonrada yürümeye devam ettiler louis in gözleri hala dolouyordu.
"Etrafa duyurmuşsun.Ayrılık var tayfalara söyle diye.Atlattın diye umuyordum Louisa'm."Dedi Jean evet şimdi Louisa'nın damarına basmıştı.Louisa'nın gözleri dahada çok dolmaya başlamıştı . Ama fark etttirmemek için elinden geleni yapıyordu .Bu soruya cevap vermememekle yetinmişti.
"Jack'i tanırsın.O hep böyle biriydi.Değiişmesini bekleme.İkinizde benim iyi arkadaşlarımsınız.Ne olursa olsun sakın üzmeyin birbirinizi.Ayrılsanız bile ne sen onu ne o seni.Fena yaparım ona göre!"Demişti bu sefer Jean.Louisa kendini tutamıyordu artık bşr cevap vermeliydi kendine hakim olamadı ve cevap verdi.
"Jean benii sevgili kardeşimden sonra en iyi tanıyan sensin ve eski züppe halimi biliyorsun!Ayrılmamızda ozaman benim züppe karakterim sayesinde züppeliğimle oldu ! Onun bir suçu yok ! Hepsi ikimizinde tanıdığı ir ahsiyet yüzünden oldu!Atlatmama gelince çok çektim ve hala çekiyorum alkol komalarımı bilirsin şişeyi geçtimi bağımlı olurum bilirsin..Jack 'için seviniyorum inan bana ..Yeni birini bulmuş ne güzel keşke bende bulabilsem ..."dedi ve hıckırarak ağlamaya başladı..
"Hey! Jack'in kaybısın sen.Boşver....Bak ne diyeceğim.Bizim malikaneye gel bu aralar.Senin için her zmaan güzel bir odam vardır biliyorsun.Ama öncesinde biraz eğlenelim.Jonathan hala uyuyordur nasıl olsa.Yanlış hatırlamıyorsam ikimiz duello yapmayalı baya oldu dost.Hadi düzlük bir yere gidelim.Al asanı eline"demişti Jean uzun zaman olmuştu onunla şöle dişediş bir düello yapmayalı çok güçlü büyüler kullandıkları olurdu ama asla birbirlerine zarar vermezlerdi çoğu kez berabere bitirirlerdi ve bunu sırf eğlenmek için yaparlardı.Louisa bu teklifi reddetemezdi.Elbette kabul etti ve bir düzlüğe gittiler.
iKi cadı birbirine selam verdiler ve ilk büyüyü Jean kullandı.
"Wingardium Leviosa !"
Şimdi Louisanın üstü yapraklarla doluydu nişan alınan yapraklar louisanın üstüne dökülmüştü.Louisa bunları savuşturdu üzerinden ve büyü kullanmaya hazırlandı.
"Hadi ama....Seni yenme zevkini bana bu kadar kolay bahşetme."
İlk gördüğü şey kuru küçük dallardan oluşan bir dağ idi.Asasını nişan aldı ve
-Oppugno!
Diye haykırdı şimdi Kurudallar saldırıya geçmişti . -Emin ol bu zevki sana yaşatmam Jean "Aguamenti!"
şimdi louisanın kestane rengi saçları,siyah eşofmanları,Ütü başı islanmıştı.Louisa ıslak saçlarıyla uğraşırken Jean gülmekten yerlere yatıyordu güneş kendini göstermeye başlamıştı. "Ne demek dost...Zorlukları severim bilirsin."demişti Jean gülmek ten zar zor söyleyerek Louisa artık bu düvellonn itmesi gerktiğine inaıyordu.
"Expelliarmus!"diye fısıldadı Ve Jean'ın elinden asası uçtu.Çalılıkların üstüne düştü.Şimdide Louisa gülümsemişti. "Oyun bitmeli artık yani şah son hamleni bekliyorum canım mat için.."demişti jean ne amle yapabilirdi artık bu iş bilinmiyordu. "Yeni kuşumu beğendin mi?" Şimdi lOuisa'nın kafasında Jeanın kuşu vardı.Louisaya yaklaştı Jean.Louisa tam konuşacaktıki Jean ona güçlü bir çelme çaktı.Şimdi Louisa yere düşmüştü.Ne olduğunu anlamamıştı.Gözlerini açtı ve yere düştüğünü fark etti üstü baçı beyaz çiğli çimlerle doluydu.Onları temizlemeye çalışırken Jean konuştu.
"Şah ve Mat!Bu seferlik sen kazandın.Ama sadece bu seferlik haberin olsun canımcım"dedi Louisa yerden kalktı.Kuş şimdi Jeanın omzundaydı bir süre sonra onunda canı sıkıldı ve Jeanın omzunda uçup gitti.Louisa bu arada cp telefonundan bakanlıkla konuşuyordu bugün için izin istedi ve istediği izni aldı.Şimdi aklına gerçekten delice bir fikir gelmişti.Bu canıı sıkılan iki kalbide çoşturacak birşeydi.Patikadan aşağıya indi işte oradaydı kimsenin girmeye cesaret edemediği,anahtarlarla dolu,karanlık,kurukafalarla dolu ve en önemlisi koruyucu birkaç yılanla dolu herkese gözükmeyen yerin altına indiği kesin olan kapı..Bu kapı onu istediğin zaman görünen bir kapıydı ama kapıyı istedi Louisa içinde ve kapalı gözlerini açtı.Etrafa bakındı.Ve işte çalılıkların arasındaydı bu kapı..Jean'a baktı anlamıştı neler olduğunu Jeanda oda görebilirdi şuanda bu kapıyı ve gördüde. "Benimle geliyomusun?"dedi Louisa ona bakarak ve kapıya doğru yürüdü kapıyı açtı ve ieri girdi içersi oldukça karanlıktı. "Lumos!"diye fısıldadı ve asasından aydınlatıcı bir ışık çıktı Tetikteyd ama Jeanıda bekliyordu
[i]Ad&Soyad:Roxanne Jessica Archibald Neden:Bazı sitelrde bakanlığım bu mesleği seviyorum... İstediği bölüm:Gizem Dairesi başkanı Rpg:
Başka sitede yaptığım rpg...
Cafenin kapısı hafifçe aralandı. Adriana, usulca içeri süzüldü. Kimseyi rahatsız etmek istemez gibiydi. Aslında tek istediği fark edilmemekti. Bazen insanların dikkatini çekmek hoşuna gitmiyordu. Kafedekilere baktı meraklı gözlerle. Paris'e uzun zamandır gelmiyordu. Ve tabii bu kafeye de...Paris'te'de yaşıyordu yıllardır..
Masaların ortasındaki boş yere yürüdü. Kahverengi rugan ayakkabılarının topuklarıyla yere sertçe bastıkça, kafenin ahşap zemini hafif çatırdıyordu. Ses... ses çıkarmak istemiyordu oysa o! Görülmek, bilinmek... Fark etti zaten kimsenin umrunda değildi. Bu onu tatmin etmişti...
Camın önündeki küçük, iki kişilik masaya oturdu. Papatya desenli beyaz bir örtü serilmişti masaya. Gayet şık ve tatlıydı. İnsanın içini açan hoş bir dekoru vardı kafenin... Dirseğini masaya dayadı. Soğuktan ve bakımsızlıktan çatlayan ellerini birbirine kenetledi ve etrafı izlemeye başladı...
Herkesin derdi, sıkıntısı başkaydı. Kimseyi anlayamıyordu. Herşey saçma geliyordu ona bazı zamanlar. "Herşeyi mantığa dayandırmak mümkün değilmiş demek..." diye mırıldandı. Herşeyi çözebilmişti fakat insan içinden çıkılması imkânsız bir labirentti... Kendini bu düşünceden sıyırdı. Bencil olmak gerekliydi ara sıra, kararında...
Yanına yaklaşan garsona baktı. Bir kot pantolon, bir de üzeri "Cafe Malaeon" baskılı renkli bir t-shirt giymişti. İnsanların dış görünüşüne önem vermek huyu değildi aslında. Önemli olan davranışlardı... Gerisi boş ve gereksiz ayrıntılardan ibaretti... "Ben bir fincan kahve istiyorum... Az şekerli olursa memnun olurum!" dedi akıcı ve kulağa hoş gelen İngiliz şivesiyle. Garson 'hay hay' deyip kahveyi almaya giderken, Adriana' da okyanus mavisi gözlerini masanın kenarındaki küçük pencereye çevirdi.
Pencerenin fıstık yeşili perdesi kafeye ayrı bir hoşluk katıyordu. Burası ne kadar da şirin bir mekândı...
Garson üzeri renkli şekillerle süslü fincana koyduğu kahveyi kibarca masaya bırakıp uzaklaştı. Adriana, dışarıyı izlemeye dalmış, kendini kafeden soyutlamışken; fincanın çıkardığı sesle irkilerek önüne döndü. Teşekkür etmek için gülümseyerek başını kaldırdığında garsonun yerinde yeller esiyordu. Kadın çoktan kasanın yanındaki satış tezgâhına varmıştı bile... "Bir kere de kibarlık yapmasam..." diye söylendi. En ufak bir ayrıntı onu huzursuz etmeye yetiyordu.
Bu lanet olası aşırı mükemmelliyetçiliği ona zarar veriyordu, içten içe... Fincanı kulpundan sıkıca kavradı. Göz hizasına kaldırıp desenlerine baktı. Kafe gibi fincan da şirindi... Kahveden bir yudum aldı. Sıcaktı, dilini damağına değdirdi. Fincanı tekrar usulca masaya koydu.
Etrafına bir süre bakınıp bekledi... Bir süre sonra "Artık soğumuştur herhalde.." diye mırıldanarak kahvesinden bir yudum daha aldı. Tahmininde yanılmamıştı. Kahvesi tam isteği sıcaklıktaydı. Kahvesini yudum yudum, tadını alarak içti. Ağzına acı bir tat geliyordu. Kahvenin dibi acıydı. Fincanı masaya bıraktı.
Masadaki peçeteliğin arasındaki menü kartonunu yeni fark etmişti. "Neler varmış bakalım..." diyerek bakındı. Kahveden sonra canı birşey çekmiyordu. Dikkati dağınıktı bugünlerde. Kahvenin fiyatına baktı. Menüyü fincanın yanına bıraktıktan sonra sandalyeye astığı çantasını karıştırdı. Cüzdanını çıkardı, içinden aldığı galleonları masaya bıraktı. Hesabı da ödediğine göre artık gidebilirdi.
Bu şirin mekâna Hogwarts açılmadan bir daha gelebilmek tek isteğiydi.. Cüzdanı çantasına sokuşturduktan sonra çantayı koluna taktı. Etrafa saf gülücükler saçarak kafeyi terk etti... Bugün mutluydu ve hiçbir şey bu mutluluğu zedelesin istemiyordu!..
Ad&Soyad: Sarah Adrienne Ravencroft Neden: Bakanlıkta çalışmak hoşuma gidiyor İstediği bölüm: Sihir Bakanı Asistanlığı Rpg: Gecenin karanlığı içinde kaybolmak hoşuna gidercesine gölgelere doğru yürüyordu, gölgeler arasındaki her adımı onu daha da karanlığa gömüyordu. Sarah her zaman yaptığı ve bazen onu umutsuzluğa iten şeyi yaptı ve yine istese de istemese de yalnız kalmıştı. Hiçbir zaman olmadığı gibi yanında yine kimse yoktu. Aklında her saniye büyüyen bir soru yığını vardı. Cevaplayamadığı binlerce soru, cevaplamaktan korktuğu binlerce soru içinde boğuluyordu ve nereye yürüdüğünü bilmeden yürüyordu, ayaklarının altında, hışırdayan binlerce yaprak vardı ...
-Keşke, keşke aklımdaki bütün sorularıda bu yapraklar gibi ezip geçebilsem ,keşke bütün hepsini aynı böyle görmezden gelebilsem
Yalnız olmak artık içini acıtıyordu. Ne doğru düzgün bir ailesi, ne de ona destek olan bir arkadaşı, hiç kimsesi yoktu.Bu da Sarah'ya kendini kötü hissetiriyordu.Yürürken öyle dalmıştıki nereye geldiğini nereden geldiğini hiç bilmiyordu ,yardım istediği gözleri ise zaten dakikalardır boşboş bakıyordu, arkasını döndü, dikkatlice baktı..
-Lanet olsun, lanet olsun ben nereden geldiğini ,ne yaptığını, ne yapacağını bilmeyen aptalın tekiyim..
Dizlerinin üstüne çöktü, kafasını öne eğip yıllardır içinde kalan tüm gözyaşlarını döktü. Kendinden nefret ediyordu ,en azından şu an öyle düşünüyordu. Kafasını yukarıya kaldırıp, sanki havada asılı kalmış birine itiraz edermiş gibi :
-Lanet olası bana verebileceğin tek ceza ,canımı acıtmanın tek yolu bu mu
Kimle konuştuğunu bilmeden sadece bağırıp duruyordu ,elindeki siyah çantayı bi kaç kere yere vurduktan sonra tek eliyle çantasını sıkıca tutup ,tek elinide dizine koydu ve hızlıca yerinden kalkıp az ilerdeki büyük çınar ağacına doğru yürüdü.İyice yanaşınca oturdu ve ağaca yaslandı ,çantasını hemen yanına koydu üşümeye başlamıştı.Titreyen ellerini birbirine sürtüp ısıtırken ,bir yandanda birşeyler ararcasına dikkatli dikkatli etrafa bakıyordu.Asasını ilerde gördüğü bi odun parçasına yönlendirdi :
-Wingardium Leviosa ...
Odun uçmaya başladı iyice havalanınca asasını yönlendirerek odunu hemen ayağının yanına bıraktı:
-İncendio
Diye fısıldadı odun alev alıp yanmaya başladı. Cüppesinin yakasından tutup ensesine doğru çekti ve asasını cüppesinin cebine koydu az önce birbirine sürttüğü uyuşan ellerini şimdi ise ateşin sıcaklığında ısınıyordu soğuktan ve titremekten kasılan vücudu şimdi bir buz gibi çözülüyor ve rahatlıyordu iyice ısındıktan sonra ayağa kalktı, az önce umrunda olmayan karanlık şimdi birazda olsa onu ürkütmüştü ,asasını cebinden cıkarıp:
-Lumos
Etraf artık yeterince aydınlanmıştı ve artık peşinde dolaşan bir gölgesi vardı. Isınan vücudu artık uyuşukluktan kurtulmuştu ,yavaş adımlarla yürüyor ve arasırada yerdeki yapraklara tekmeler savurup uçuşmalarını sağlıyordu .Havanın neden bu kadar aydınlık olduğunu düşündü ,kafasını kaldırıp ağaç dalları arasından görünen gökyüzüne baktığında ay artık en son gördüğü gibi yarımay değil dolunaydı ve herzamankinden daha parlak görünüyordu. Tekrar üşümeye başladığını hissetti ,geri dönüp ateş yaktığı yere doğru yürümeye başladı.Ateşin olduğu yerden bu kadar uzaklaşmış olmasına hayret etti ve adımlarını biraz daha hızlandırdı iyice yaklaştı tekrar eski yerine oturdu ve yine etrafına bakındı:
-Wingardium Leviosa ...
Yerdeki bir odun parçasını daha uçurup, ateşin üstüne bıraktı ve tekrar ısınmaya başladı. Isınmanın verdiği etkiyle mayıştı, uykusu gelmişti cüppesinin cebinden asasını çıkardı ve asasını az önce yere vurduğu çantasına doğru tutarak:
-Aklapakla ...
Çantanın üstündeki tozlar yokoldu kafasını çantasının üstüne koydu ve cüppesinin yakasınıda kulaklarını kapatacak şekilde yukarı çektikten sonra ateşinde verdiği sıcaklıkla iyice mayıştı ve uykuya daldı.